Filistin’in sahte dostu

Burak Cop

Filistin’in sahte dostu

Burak Cop, ABC Gazetesi
16 Aralık 2017

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul’da toplanan zirvesine İsrail’in adı konulmamış müttefiki S.Arabistan’ın, onun yörüngesindeki BAE’nin ve Müslüman Kardeşler karşıtlığında buluştuğu partneri Mısır’ın devlet başkanı düzeyinde katılmaması aslında tutarlı bir davranış oldu.

Tutarsızlık; İsrail’in baş tehdit olarak gördüğü, on yıllardır Filistinli örgütlere kucak açan, 2011’den önce dünyanın en çok mülteci (Filistinlileri) barındıran 2. ülkesiyken günümüzde dünyanın bir numaralı mülteci (kendi vatandaşlarını) ihraç eden ülkesine dönüşen Suriye Arap Cumhuriyeti’ne cihatçı pompalayıp İsrail’e büyük hizmette bulunmuş Türkiye ve Katar’ın Kudüs’ü bu kadar dert ediyor görünmesi.

Erdoğan’ın zirvedeki konuşmasında Trump’ı açıkça hedef alması, “FETÖ” ve PYD meselelerinden ötürü sürtüşme içinde olduğu ABD’ye bu defa daha güçlü bir pozisyondan, Trump’ın ABD’nin Batılı müttefiklerinden bile onay görmeyen Kudüs kararına, kendisi dışında 15 devlet başkanının daha hazır bulunduğu bir ortamda meydan okuyarak vurma hamlesiydi. Diplomatik açıdan başarılı bir hamle olduğunu, iyi bir fırsat değerlendirme örneği olduğunu kabul etmeliyiz. Erdoğan Filistin sorununu bir kez daha manivela olarak kullandı, üstelik bu defa sadece iç siyasete değil, dış siyasete de yönelik biçimde.

***

Peki İsrail’e yeri geldi mi bağırıp çağıran RTE/AKP rejiminin İsrail’le ilişkileri Mavi Marmara katliamından (2010) beri nasıl seyretti, kısaca hatırlayalım.

Türkiye ve İsrail arasındaki ticaret hacmi 2009’dan itibaren düzenli olarak her sene arttı. 2013’te 5 milyar doları geçerek rekor kırdı. 2014’te bir rekor daha kırdı ve 6 milyar dolara dayandı (aynı sene İsrail Gazze Şeridi’nde kanlı bir operasyon dalgasıyla 2000’den fazla insanı öldürdü, Erdoğan meydanlara çıkıp bağırdı).

Türkiye’nin İsrail’den ithalat kalemlerinin arasında silah da yer alıyor. Yani Türkiye, Filistinlileri öldüren silahları üreten İsrail firmalarına para kazandırıyor. İhraç ettiği ürünler arasında ise silah endüstrisinde kullanılması olası demir-çelik ürünleri önemli bir yer tutuyor.

İngiliz Financial Times gazetesi 2015’te İsrail’in, petrolünün yüzde 77’sini Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden aldığını, bu petrolün de İsrail’e Türkiye’nin Ceyhan limanından aktarıldığını yazdı. Yani Barzani, petrolünü İsrail’e Türkiye üzerinden satıyordu. AKP yetkilileri bu haberler üzerine bir açıklama yapmak yerine kulaklarının üstüne yatmayı tercih ettiler.

***

2015, Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzelmeye başladı yıldı. Aralık ayında Erdoğan “Türkiye-İsrail yakınlaşmasının bölge için hayati önemde olduğunu” söyledi. Akabinde Mavi Marmara meselesi çözüme kavuşturuldu. Türkiye ve İsrail Dışişleri Müsteşarlarının Haziran 2016’da imzaladıkları protokole göre İsrail katliamda ölenlerin yakınları için açılacak bir banka hesabına 20 milyon dolar yatıracaktı.

Birkaç ay sonra ise, CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun belgeleriyle kanıtladığı üzere Türkiye’nin, ABD’deki İsrail lobisi kuruluşlarına, “AKP’nin İsrail yanlısı olduğunu ispat etmek için” 67 milyon dolar ödediği ortaya çıktı. Vatandaşların vergilerinden tabii ki, bazı kişilerin denizaşırı banka hesaplarındaki özel servetlerinden değil. “Ver 20 milyon dolar, al 67 milyon dolar.”

***

Türkiye inşaat, maden ve enerji baronları tarafından yönetilen bir ülke olduğu için Enerji Bakanlığı kritik bir konumda ve başında da Erdoğan'ın damadı bulunuyor. İsrail açıklarında keşfedilen doğalgaz yataklarından çıkarılacak gazın dünya piyasalarına nasıl satılacağı meselesi de AKP ve Netanyahu hükümetleri arasında hummalı bir pazarlık sürecini beraberinde getirdi.

Barzani petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e satılmasını devede kulak bırakacak bir işbirliği arayışından söz ediyoruz. İsrail’in önünde birbirini dışlamayan iki seçenek yer alıyor: İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan üzerinden İtalya'ya boru hattı döşemek ve İsrail-Türkiye arasında daha kestirme bir hat kurmak.

Şu anda iki seçenek birden masada. Nisan ayında İsrail-İtalya hattı için ön anlaşma imzalandı ama bu çok masraflı bir proje: 2200 km'lik hat 8 yılda tamamlanacak ve 5,5 milyar dolara malolacak. Türkiye ile inşa edilecek boru hattının uzunluğu ise yalnızca 500 km ve 3 yılda tamamlanacak.

İsrail tarafı her ikisini birden istediğini açıklıyor ama Türkiye ile hat çekmek konusunda daha hevesli. Ekim 2016 - Nisan 2017 arasında Berat Albayrak ile üç tur görüşmede bulunan İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz "Türk ve İsrail hükümetleri arasında gaz konusunda bu yaz bir mutabakat zaptı imzalamayı ümit ediyoruz" demişti.

Albayrak-Steinitz ikilisi bu açıklamanın ardından 4. tur görüşmeyi gerçekleştirdiler ve Temmuz ayında Dünya Petrol Kongresi sırasında İstanbul'da tekrar buluştular. İsrail-İtalya ve İsrail-Türkiye boru hattı projeleri hakkında "Bizim önceliğimizi sorarsanız, ben iki projeyi de çok önemli görüyorum" diye konuşan Steinitz, İsrail ve Türkiye hükümetlerinin yıl sonundan önce anlaşmayı imzalamaya karar verdiklerini açıkladı.

***

Her ne kadar İsrailli bakanın umduğu vadede anlaşma imza edilememiş olsa da (Kudüs meselesi bir miktar daha ertelemeyi beraberinde getirebilir), siz hiç Erdoğan’ın ya da herhangi bir hükümet yetkilisinin İsrail’i projeyi çöpe atmakla tehdit ettiğine tanık oldunuz mu?

Erdoğan İsrail’e bağırdığında kendinden geçen vatandaşlarımızın haberleri var mı yahut umurlarında mı bilmiyorum ama, masadaki milyar dolarlık projenin hayata geçip geçmemesi bir yana, AKP hükümeti İsrail ile son yıllarda muazzam (ve kârlı!) bir işbirliği içinde ve daha da fazlası için flört halinde.

Filistin mi dediniz? Eee, kitlene gaz vermek başka, "iş" başka.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.