İsrail, Erdoğan’la gurur duyuyor
Burak Cop
soL, 13 Nisan 2016
AKP iktidarının İsrail ile itişip kakışmasının tarihi çok da eski sayılmaz.
Fiilen Batı Şeria ve Gazze Şeridi diye ikiye bölünmüş Filistin’in Gazze kısmında 2006’da yapılan seçimi İslamcı Hamas kazanınca İsrail buraya abluka uygulamaya başladı. Aynı sıralarda da AKP ile Hamas arasında sıcak ilişkiler kuruldu.
Batı’nın Türkiye’ye, ılımlı İslam projesiyle Ortadoğu’da egemen olup hem bölgeyi emperyalist sistemle bütünleştirme, hem de Batı’ya yönelik radikalizm tehdidini bertaraf etme misyonunu yüklemiş olduğu yıllar…
İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in TBMM’de konuşma yapması (Kasım 2007) ve Başbakanı Olmert’in Türkiye’yi ziyaret etmesi (Aralık 2008) gibi olaylar AKP’nin ikinci iktidar döneminde gerçekleşti.
Ancak AKP hükümeti İsrail-Suriye ve İsrail-Filistin arasındaki müzakerelere aracılık ederken İsrail’in aniden Gazze’de kanlı bir operasyona girişmesi, Ocak 2009’daki “van minüt” olayına yol açtı.
Sonrasını biliyorsunuz, git gide artan gerilim ve 2010’daki Mavi Marmara olayı.
Ancak resmi düzlemdeki gerilim AKP’yi İsrail’e çeşitli iyilikler yapmaktan alıkoymadı.
Her şeyden evvel Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi büyümeye devam etti. 2009’da 2,6 milyar dolar olan ticaret hacmi 2014’te 6 milyar dolara dayandı. Türkiye’nin İsrail’den ithalat kalemlerinin arasında silah da yer alıyor. Yani Türkiye, Filistinlileri öldüren silahları üreten İsrail firmalarına da para kazandırıyor.
İki ülkenin büyükelçilerini karşılıklı çekmeleri gibi sembolik sürtüşmeler yaşanırken AKP İsrail’e asıl “güzelliği” Suriye’nin yabancı cihatçıların istilasına uğramasıyla beraber yaptı.
AKP’nin Suriye’deki ateşe sürekli benzin dökmesi sonucu;
İsrail karşısındaki en direngen askeri güç olan Lübnan Hizbullahı, Suriye topraklarında cihatçı güçlerle savaşmak zorunda bırakıldı.
Siyonizme karşı Ortadoğu’daki en direngen siyasi odak olan Suriye’deki Baas rejimi ise düşürülemediyse de tökezletildi. Suriye’de yerleşik Hamas, AKP’nin yönlendirmesiyle buradan ayrılarak Katar’a yerleşti. Solcusundan İslamcısına kadar çok sayıda Filistinli örgüte kucak açan, on yıllardır yüz binlerce Filistinli mülteciye ev sahipliği yapan laik karakterli bir rejimin yönettiği Suriye darmaduman oldu.
Bunlar olurken kimi “ılımlı” cihatçıların İsrail hastanelerinde tedavi olduğuna dair haberler çıktı, İsrail uçakları da arada bir Suriye güçlerini bombalamayı ihmal etmedi. İsrail’in olan bitenden memnuniyeti ise açıktı. Wikileaks tarafından yayınlanan, Hillary Clinton’ın 2012’de gönderdiği bir e-postada İsrail istihbaratına ait şu değerlendirme yer alıyordu:
“Esad'ın devrilmesi İran'ın bölgedeki tek müttefikini kaybetmesi anlamına gelecek. Bu durumda Suriye'de Sünnilerle Şiileri karşı karşıya getiren bir mezhep savaşı başlayabilir ve bu İsrail ile Batılı müttefikleri için “pek de kötü bir şey” olmaz. Ayrıca olası bir Sünni-Şii savaşı İran'ın nükleer programını erteleyip rejimini de devirme potansiyeli taşıyacaktır”.
Dönelim Türkiye’ye. 2015’te AKP İsrail ile ilişkileri düzeltmeye başladı. Aralık ayında Erdoğan “Türkiye-İsrail yakınlaşmasının bölge için hayati önemde olduğunu” söylerken birkaç gün sonra da Dışişleri Müsteşarı F. Sinirlioğlu’nun İsviçre’de İsrailli yetkililerle yaptığı görüşmede ilişkilerin normalleşmesi yönünde mutabakata varıldığına dair haberler çıktı.
İsrail açıklarında zengin doğalgaz kaynaklarının keşfedildiği bir dönemde, doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını Rusya’dan sağlamakta olan Türkiye için yeni bir seçenek doğduğu, Türkiye’nin de İsrail için en kârlı ve gerçekçi pazar olduğu yorumları yapılıyor.
Erdoğan ayrıca kısa süre önce ABD’ye yaptığı ziyarette bu ülkedeki belli başlı İsrail lobisi kuruluşlarıyla bir araya geldi.
Hamas’ı ehlileştirerek Filistin meselesini dolaylı olarak İsrail’in yararına çözme projesi? 10 yıl geçti ama o da devam ediyor. Türkiye Gazze Şeridi’nde, oranın koşullarında çok büyük altyapı ve inşaat projeleri gerçekleştiriyor. Bu yardım ve yatırımlar da bedelsiz yapılıyor. Büyük bir sefalet içinde bulunan Gazze’de Türkiye bu şekilde git gide siyasi bir nüfuz elde ediyor.
İlk bakışta masum ve insani bir strateji. Ancak Al-Monitor.com’a konuşan Filistinli bir stratejist Türkiye’nin, ekonomik projeleriyle Hamas’ı ehlileştirmek istediğini belirtip ekliyor: “Gazze’deki gelişmekte olan projeler Hamas’ı gelecekte İsrail’le olası bir silahlı çatışmada kazanç ve kayıplarını hesap etmeye zorlayabilir. Çünkü Türkiye’nin yaptıklarının yok edilmesinden korkacaktır. Hamas’ın artık kaybedebileceği şeyler var”.
Öte yandan Türkiye adım adım Hamas’ın Gazze’si ile Filistin Yönetimi’nin (FY) Batı Şeria’sı arasındaki çelişkiyi derinleştiriyor. Filistinli eski bakanlardan Hasan Asfur 29 Şubat’ta yaptığı açıklamada Türkiye’nin Filistin Yönetimi’nin meşruiyetini zedelediğini, Gazze ve Batı Şeria arasında coğrafi ayrımı derinleştirdiğini, Gazze’nin ayrı bir devlet olarak yapılanmasını teşvik ettiğini savunup Cumhurbaşkanı Abbas’a Türkiye’nin artan siyasi nüfuzuna karşı tavır alma çağrısında bulundu.
Benzer bir tepki aynı sıralarda FY’den geldi. Türkiye ve İsrail’in Gazze’nin 4,5 km açıklarında yapay bir ada üzerinde bir liman inşa etme konusunda anlaştığına dair haberler çıkınca FY bu planları gayrımeşru ilan etti:
“Filistin Yönetimi çerçevesi dışındaki arabuluculuklar kabul edilemez çünkü bunlar bölünmeyi takdis etmektedirler. Türkiye veya başka bir ülke İsrail’le ülkemizin bir kısmı üzerinde müzakere etme hakkına sahip değildir. Meşru Filistin liderliği Türkiye’den müdahale etmesini ve bizim adımıza müzakerelerde bulunmasını talep etmemiştir” (El Fetih yetkilisi Azzam el Ahmed’in açıklaması).
Anlaşılan RTE/AKP rejimi Suriye, Irak ve Mısır’ı bölüp karıştırdıktan sonra sıra Filistin’e geldi. Ortada mezhep farkı olmayınca da laik ve İslamcı siyasi aktörleri çatıştırmaya çalışıyorlar.
Ortadoğu meselelerinde taraf olmayan Cumhuriyet’in dış politikası yerine böylesine sağ gösterip sol vuran bir müdahalecilik ve hiperaktivite, İsrail’in işine daha çok yarıyor olsa gerek.